Bozulmuş Atasözlerinin Doğruları Ve Anlamları

Yozlaştırılmış Atasözlerinin Doğruları


Atasözleri bir milletin, millet olmasındaki en önemli saklı sandıklarından birisidir. Zamanla bir çoğu bilgisizlikten bir kısmıda lisan değişimindeki dile yatkınlığı sebebiyle değişen atasözleri ne yazık ki bazı kaynaklarda yanlış manalarda kullanılmaktadır. Tabiki bu yanlış kullanımlar irdelendiğinde altında cahillik yada haince düşünceler ile toplumları yozlaştırmak için kasıtlı değişiklikler yaptığı sonucuda çıkarılabilinir.

Konumuza geçmeden önce galatı meşhur olmuş bir kaç sözcüğün bilinmesi gereken gerçek anlamlarını açıklamakta fayda var.

Cahil : Bilmediğini bilmeyen. Bilmediğinin farkında olmayan.

Ümmi : Tahsil almamış.

Aptal : Olasılık algılaması düşük olan insan.

Abdal : Gezen derviş.

Cehalet : Bilgisizlik.


Yanlış Bilinen Atasözlerinin Doğruları ve Anlamları


Yanlış : Ahmağa yüz, abdala söz vermeye gelmez.
Doğru : Ahmağa yüz, aptala söz vermeye gelmez.
Anlamı : Anlayışı kıt, beceriksiz, yüzsüz ve yılışık, çıkarcı kimselere gereksiz yere yakınlık gösterilmemelidir. Yoksa bu yakınlığı kötüye kullanabilir. Yerli yersiz karşınıza çıkıp sizi rahatsız ve huzursuz edebilir. Bu gibi kimselerle kurulacak ilişkilerde dikkatli olunmalıdır.

Yanlış : Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır.
Doğru : Akıllı düşman, aptal dosttan hayırlıdır.
Anlamı : Düşüncesiz ve yersiz davranan, gerçeği görmeyen, anlayışı kıt kimseler yaptıkları işlerin, söyledikleri sözlerin ne gibi sonuçlar doğuracağını hesap edemezler. Bu yanlarıyla, iyi niyetli de olsalar dostlarına bilmeyerek zarar verebilirler. Bunun aksine, akıllı düşmanın neler yapabileceği, hangi yollara başvuracağı önceden tahmin edilip sezilebilir; dolayısıyla kişi tedbirini alır, kendisine gelebilecek zararları önlemeye çalışır.

Yanlış : Altın anahtar her kapıyı açar.
Doğru : Altın anahtar bile her kapıyı açamaz.
Anlamı : Parası olanın hep haklı olmasını isteyen emparyalist bir çürümeye uğramış yada uğratılmış yozlaşarak değişmiş bir söz. Doğrusu ne kadar paran da olsa gücünün yetmeyeceği şeyler vardır anlamındadır.

Yanlış : Atın ürkeği, yiğidin korkağı.
Doğru : Atın ürkeğinden, yiğidin korkağından sakın.
Anlamı : Bir işin ehli olmayanından , lafta dağları devirip gerçekte bir şey yapmayanlardan uzak durulmalıdır.

Yanlış : Aptala malum olurmuş .
Doğru : Abdal'a malum olurmuş.
Anlamı : Abdalın halk arasında Allah'a yaklaşmış bir kişi olduğu kabul edilmiştir. Bu kişinin olayları daha önceden sezdiği ve haber verdiği inancı yaygındır. 

Yanlış : Az veren candan, çok veren maldan.
Doğru : Azken veren candan, çokken veren maldan.
Anlamı : Verecek şeyleri az bile olsa paylaşan insanlar en candan katkıda bulunanlardır.

Yanlış : Borç yiğidin kamçısıdır.
Doğru : Borç yiğidin mihnet kamçısıdır.
Anlamı : Yine bir emperyalist değişime uğramış söz. Borç yiğidi zor duruma, mihnete (sıkıntıya, cefaya) düşürür. Yiğitliğinden ödün vermesine sebep olabilir. Bu yüzden borç almadan işleri yapmaya çalışılmalıdır.

Yanlış : Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.
Doğru : Doğrusu yok.
Anlamı : Korkak yalakaların uydurduğu bir söz. Sesini çıkarma, haksızlığa göz yum anlamındadır.

Yanlış : Böyle gelmiş böyle gider.
Doğru : Doğrusu yok.
Anlamı : Emperyalist uşaklarının uydurduğu bir söz. Sesini çıkarma, haksızlığa göz yum, üç maymun ol anlamındadır.

Yanlış : Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı ?
Doğru : Çok gezen mi bilir, çok yaşayan mı ?
Anlamı : Yine bir emperyalist değişime uğramış söz. Cahil kal ki kolay sömürülesinin en çok kullanılan atasözüdür. Çok yaşamak ile bir kazanç sağlanamayacağı okuyup gezerek daha çok şey öğrenilebileceğini anlatır.

Yanlış : Devletin malı deniz, yemeyen domuz.
Doğru : Doğrusu yok.
Anlamı : Emperyalist uşaklarının uydurduğu bir söz. Sesini çıkarma, haksızlığa göz yum, çürümüşlüğe destek ver anlamındadır.

Yanlış : Eşek hoşaftan ne anlar.
Doğru : Eşek hoş laftan ne anlar.
Anlamı : Cahil, bilgisiz, görgüsüz kimse ince, güzel şeylerin zevkine varamaz, değerini ölçemez.

Yanlış : Geçti Bolu'nun pazarı, sür eşeği Niğde'ye.
Doğru : Geçti Bor'un pazarı, sür eşeği Niğde'ye .
Anlamı : Bor: Niğde'nin ilçesi. Her şeyin bir zamanı vardır zamanında yapılmayan şeylerin önemleri azalır.

Yanlış : Güzele bakmak sevaptır.
Doğru : Güzel bakmak sevaptır.
Anlamı : Güzel bir işi başardığımızda, güzel bir durum yarattığımızda ve insanlara da yararlı ise, onu izlemek, onun hakkında iyi düşünmek, rıza dilemek sevaptır.

Yanlış : Göz var nizam var.
Doğru : Göz var izan var.
Anlamı : İzan: anlayış, anlama yeteneği. Nizam: düzen, kural. Bir şeyin göz ve akıl yoluyla kolayca anlaşılacağını anlatan bir söz.

Yanlış : Haydan gelen huya gider.
Doğru : Hayy'dan gelen Hu'ya gider.
Anlamı : (Hayy, Hu: Allah'ın isimleri). Her zaman diri olan Rab'den gelen yine o Rabbe dönecektir. Manasına gelen bir sözdür.

Yanlış : Kısa kes Aydın havası olsun.
Doğru : Kısa kes Aydın abası olsun.
Anlamı : Aba bir giysidir ve Aydın efesinin abası kısa ve dizleri açıktır. Kısa ve öz konuşmak daha faydalı olacaktır anlamındadır.

Yanlış : Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı de.
Doğru : Doğrusu yok.
Anlamı : Emperyalist uşaklarının uydurduğu bir söz. Menfaat için kaypak, karaktersiz ve onursuz olunmalı anlamındadır.

Yanlış : Fazla merak kediyi öldürür.
Doğru : Sadece aptallar merak etmez.
Anlamı : Emperyalist uşaklarının uydurduğu bir söz. Sakın merak edip öğrenme, sonra başımıza iş çıkarır ilerler bizi geçer sömürmemize izin vermezsin anlamındadır.

Yanlış : Pire itte, bit yiğitte bulunur.
Doğru : Doğrusu yok.
Anlamı : Emperyalist uşaklarının uydurduğu bir söz. Az yaparsan hırsızlık, hırsızlık sayılmaz gibi bir anlama gelir.

Yanlış : Saatler olsun.
Doğru : Sıhhatler olsun.
Anlamı : Sıhhat: sağlık

Yanlış : Su uyur düşman uyumaz
Doğru : Sü uyur düşman uyumaz. 
Anlamı : Sü: asker

Yanlış : Teşbihte hata olmaz.
Doğru : Teşbihte (temsilde) hata aranmaz.
Anlamı : Bir örnekleme yapıldığında örnekteki nesneler değil anlatılmak istenen mãna önemlidir.


Ben Sporcunun Zeki Çevik ve Aynı Zamanda Ahlaklısını Severim. Sözündeki çevik ne demek ?


Çok sevdiğim ve "Ben insanın; zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim." diye kullandığım evrensel bir sözdür.

Buraya kadar sorun yok ama " çevik " kelimesi zamanla yozlaştırılmış ve taşıması gereken manadan uzaklaştırılmıştır. Peki bu sözün söylendiği yıllara baktığımızda çevik ne demek ?

Yanlış : Hızlı, çabuk, kolay davranabilen.
Doğru : Kolaylık ve çabuklukla davranan (işi yokuşa sürmeden pratik bir şekilde çözen), tetik, atik

Bu iki tanım benzer olsa da aslında uç noktalarda zıtlıklar oluşturmaktadır. Örneğin

Ben sporcunun; zeki, çevik (Hızlı, çabuk, kolay davranabilen.) ve aynı zamanda ahlaklısını severim.

Anlamında hızlı ve çabuk olmayanları sevmem anlamı çıkar ki bu yanlış bir betimleme olur. Mesela bir takımda hızlı ve çabuk olmasada yeteneği ile takımı sırtlayan oyuncu daha değerlidir.

Ama doğrusu olan.

Ben sporcunun; zeki, çevik (Kolaylık ve çabuklukla davranan (işi yokuşa sürmeden pratik bir şekilde çözen), tetik, atik.) ve aynı zamanda ahlaklısını severim.

Doğru anlamında kullanıldığında mesela bir takım gol yediğinde hemen mağlubiyeti kabul etmeden bir an önce harekete geçerek hataları düzeltip gerekli önlemleri alarak galibiyet için çalışan olunmalıdır. Şeklinde anlaşılmalıdır.

Örnek :

"Sofrada Atatürk'ün pek kuvvetli ve çevik birkaç arkadaşı vardı." - Falih Rıfkı Atay

Tabiki burada Atatürk'ün arkadaşlarının hızlı koştuğundan değil durum ne olursa olsun meseleleri kolaylık ve işi yokuşa sürmeden aklın yoluyla pratik bir şekilde çözebilen insanların olduğundan bahsedilmektedir.

Yorumlar